Hrant Dink Vakfı'nin 2009-2019 yılları arasında yürüttüğü Medyada Nefret Söyleminin İzlenmesi çalışması kapsamında 2012 yılının Mayıs-Haziran-Temmuz-Ağustos aylarına ait medya izleme raporu yayımlandı. Üç bölüm halinde yayınlanan raporda dini ve etnik grupları hedef alan içerikler birinci bölümde ele alınırken kadın ve LGBTT bireylerine yönelik içerikler ikinci bölümde, medya eleştirisi kapsamında değerlendirilen içerikler ise üçüncü bölümde yer aldı.
2012 yılının ikinci dört ayının incelendiği bu dönemde, nefret söylemi kapsamında değerlendirilen içerik sayısı daha önceki dönemlere göre yükselişini korudu. Nefret söylemi içerdiği tespit edilen metinlerin çoğunluğunun ulusal basında yer aldığı görüldü. Önceki dönemlere paralel şekilde, bu dönemde de köşe yazıları nefret söyleminin en sık rastlandığı tür oldu.
Bu dönemde nefret söylemi içeren haber ve köşe yazılarında en sık hedeflenen gruplar, önceki döneme benzer şekilde sırasıyla Ermeni, Hıristiyan, Yahudi ve Rumlardı. Sabit kategori olarak değerlendirebileceğimiz bu dört gruptan Ermenilere yönelik nefret söyleminde en fazla öne çıkan öğe, son dönemde yoğunlaşan çatışma ortamı üzerinden Ermenilerin PKK ile ilişkilendirilmesi biçiminde oldu. “Müslüman Kürt’ten zarar gelmez, PKK bir Ermeni hareketi” anlayışı üzerinden üretilen bu söylemin, kimi zaman Hıristiyanları ve Yahudileri hedef alan içeriklerle de yeniden üretildiği görüldü. Ancak daha çok öne çıkan, Ermenilerin PKK’yı desteklediği, “ezeli düşman” olarak Türkiye’ye zarar vermek üzere fırsat kolladıkları, tehlike unsuru oldukları vurgusuydu.
Bu dönemde Kürtlere yönelik nefret söyleminde de artıştan söz etmek mümkündür. Bu artışın, çatışma döneminin yoğunlaştığı Temmuz ve Ağustos aylarına denk geldiği, PKK ile çatışmalar üzerinden Kürt halkının muhatap alındığı görüldü. Bu tür içeriklerde, mesele “Kürt terörü”ne indirgenerek ya “sabrın taştığı” ima edildi ya da mevcut sorun Kürt halkına mal edilerek düşmanlık üretildi.
LGBTT bireylerine yönelik hakaret ve aşağılama içeren ifadelerin yer aldığı haber ve köşe yazılarında eşcinselliğin genellikle doğrudan sapıklık, hastalık, ahlaksızlık veya “sosyal felaket” olarak tanımlandığı görüldü. Travesti ve transeksüellerin temsil edildiği içeriklerde önceki dönemlerdeki gibi söz konusu grupları suçla ilişkilendirme üzerine kurulu olduğuydu.
İstatistiki analizlere dahil edilmeyip ayrıca değerlendirilen kürtaj yasası etrafında başlayan tartışmalar ve yasaya karşı yürütülen kampanyalara yönelik tepkilerdir. Söz konusu içeriklerde, kampanyaya katılan kadınların aşağılandığı ve hakaretlerin yer bulduğu ifadelere rastlandı.
Farklı teknik nedenlere bağlı olarak analize dahil edilmeyen haber/köşe yazılarının içeriklerinde görülen savaş çığırtkanlığı, başlattığı kampanya nedeniyle bir yayın organını ve kampanyaya katılanları hedeflemek ya da siyasi görüşleri üzerinden tek tek gazetecilere yönelik nefret söylemi üretmek çerçevesinde, medyada nefret söylemi çalışmasından soyutlayamayacağımız örnekler medya eleştirisi başlığı altında ele alındı. Bu anlamda, mevcut hedef gösterme, çarpıtma ve aşağılama içeren söylemlerin hem nasıl kurulduğunu görmek hem de önceki raporlarda da işaret edildiği şekilde belli durumlarda (özellikle Kürt ve Ermeni meseleleri) nefret söylemine nasıl meşru bir zemin yaratıldığını göstermek bakımından fikir verici olması amaçlandı.
NOT: Nefret söylemi içerdiği tespit edilen haber ve köşe yazıları üzerinden hazırlanan raporda, nefret söyleminin hedefi olan grupların hangileri olduğu, hangi konu nedeniyle ve hangi yöntemler kullanılarak nefret söyleminin üretildiği gibi istatistiki bilgilerin yanı sıra, örnek yazı ve haberlerin söylem analizleri yer almaktadır.