"Trans Kadın Cinayeti Haberlerinde Ayrımcı Söylem" raporu, medyada translara yönelik ayrımcı söylemi trans kadın cinayetlerinin haberleştirilme biçimleri açısından inceliyor. Ocak 2013 - Ağustos 2016 yılları arasında, ulusal yazılı basında yer bulan trans cinayeti haberlerinden temsili olarak seçilen 28 haber, eleştirel söylem analizi yöntemiyle incelendi ve trans kadınların mağduru olduğu cinayetler haberleştirilirken hangi araçlarla translara yönelik ayrımcılığın ve önyargıların pekiştirildiğine odaklanıldı.
Bulunan haber örneklerinin çoğunda trans cinayetleri, kullanılan haber kaynakları, hikâye kurgusu ve sözcüklerle meşrulaştırılıyor, önemsizleştiriliyor ve toplumsal bağlamından koparılıyor. İlk bölümde, haberler kaynakların nasıl seçildiğine bakarak incelendi ve bunun sonuçları tartışıldı. ‘Haberin kurgusu’ başlıklı ikinci bölümde haberlerin çerçevesine, nasıl sunulduğuna ve cinayet olayını nasıl bir bağlamda ele aldığına bakarak haberin anlatısına odaklanıldı. Üçüncü bölümde, haberdeki sözcük seçimlerinin translara yönelik ayrımcı dili nasıl yeniden ürettiğini ele alındı. Son bölümde ise, cinayeti hak haberciliği anlayışıyla ele alan olumlu haber örneklerine yer verildi.
Rapor kapsamında yapılan incelemede, yazılı basında yer alan trans
cinayeti haberlerinde translara yönelik ayrımcı ve tehlikeli bir
söylemin üretildiği görüldü. İncelenen örneklerin çoğunda, cinayetlerin
nefret cinayeti olma ihtimaline hiç değinilmeyerek ve cinayetler
normalleştirilerek translara yönelik başka şiddet biçimlerinin ve yeni
nefret cinayetlerinin önü açılıyor. Dezavantajlı bir gruba yönelik bir
suç işlendiğinde, habercilerin hak odaklı habercilik anlayışıyla, bu
suçların nefret suçu olma ihtimalini göz önünde bulundurarak bu suçları
haberleştirmesi gerekiyor. Aksi takdirde, bir cinayet üzerinden
dezavantajlı bir toplumsal konuma sahip mağdura yönelik ayrımcı söylem
yeniden üretildiğinde, bu söylemlerin yeni nefret suçlarının ve şiddet
biçimlerinin kapısını aralamasıyla tehlikeli bir döngüye girilecektir.
Bu açıdan bakıldığında trans cinayetlerinin, LGBTİ bireylerin toplumda,
devlet mekanizmalarında ve hukuksal açıdan yaşadığı sistematik
ayrımcılık ve şiddet biçimlerinden ve hatta bizatihi medyada temsil
edilme biçimlerinden bağımsız düşünülmemesi gerekiyor. Medya ile
toplumsal algı arasındaki ilişki düşünüldüğünde transların haklarını
ihlal etmeyen ve translarla ilgili önyargıları pekiştirmeyen bir dil,
toplumsal alanda transların uğradığı ayrımcılığın azalmasına yardımcı
olacaktır.